Merhaba.. :) Başımızdan geçen, özellikle CogoStaff ekibini çılgına çeviren medya camiasında trajikomik diye tabir edebileceğimiz bir kaç olaydan bahsetmek istiyorum:)
Kültür gününde (Mısır'ın kültürel zenginliklerini gez-gör programı:) ) piramitin gizemi vs. hakkında az çok merak var..Türkiye'deyken okunmuş "Hakkında" yazılarının ardından tartışma ortamı oluşmuş durumda otobüsümüze bindik. Otobüsümüzdeki "guide" sağolsun mükemmel İngilizce konuşuyordu o kadar mükemmeldi ki sadece Mehmet Bey ve İpek Hanım anlayabildi. Bizler biraz olaya Fransız kaldık, sanırım baya Fransız kaldık çünkü arkadaşlarımızdan biri Fransızca konuşması için "guide" ı motive edecekti diye hatırlıyorum. Neyse bizim "guide" (kısaca bg demeyi tercih ediyorum. ) Mısır'ı bize tanıtırken sürekli cümlelerin sonunda noktalama işaretlerini ifade edercesine "Ok" diyordu. Bu da Türkiye ekibine günün komedi olacağını bildirir gibiydi .. Bu arada MS Türkiye'nin bizim için otobüsü "kapatması" CogoStaff Alkım'ın birazcık streslenmesine sebebiyet vermiş olacak ki , Alkım "Biz niye böyleyiz ya! Ne kültürlerle kaynaşma var,ne de muhabbet :) " dedi:)
Sanırım beni en çok eğlendiren şey "Your English understanding good, ok" cümlesiydi.Bilmiyorum ama baya güldürdü beni..(İngilizceyi bildiğimden değil şiveden kaynaklanan sebeplerden dolayı.)
Türkiye ekipleri neleri öğrendi sırf bu otobüs seyahati sırasında;
Sfenks'in aslında Sfenkis olduğunu,
Kindgom'un okunuşunun Kingidom olduğunu,
bir de Sfenkisin Bülent Ersoy'un bir benzetmesi olduğunu (Editör : Düşündüm de, bence aynısı :D)
Ayrıca piramitlere yaklaşırken bg'nin "Lütfen satıcılardan bişey almayın hem pahalı hem de kalitesiz eşyalar. Bir de develere binmeyin mafyaya bağlılar " demesi bizi "Ne oluyoruz yahu?!" havasına soktu..
Halbuki piramitlerin çevresinde satılan 1 dolarlık hediyeliklerin "ShoppingMall"da 8 dolar olduğunu görmek bir kez daha bg'mizi anmamıza sebebiyet verdi:)
Günün içinde bir deve sahibinin Cogo Umut'un zorla fotoğrafını çekmek için ısrarı ve başına "yemeni" geçirip kaçıracakmış gibi davranmasını izlerken komedinin gün boyunca süreceğine emin oldum:)
Otobüsümüze döndük otele doğru yol aldık, yemek yedik ardından (bir kaç saat sonra tabi :) )
akşam yemeği için gerçekten güzel bir yere(otantik diyecektim de doğru kelime olduğuna emin değilim.) gitmek üzere yine bg'mizle beraber yol aldık. Ama inanın bir otobüsün giremeyeceği kadar dar ve çorak yerlerden öyle bir ustalıkla geçtik ki "Bu adam trafiğin Cüneyt Arkın'ı "dersiniz:)
Neyse otobüsten inerken otantik müzik ve yöresel dans eşliğinde "MS'in etkinliği de böyle karizma olur" dedirten bir karşılama ile yemeği yiyeceğimiz alana geldik :) Tabi ki masa kapma yarışını biz kazandık ona hiç girmiyorum bile:)
Yemeklerimizi sırayla aldık maksat masa kapılmasın :) O kadar ki ortaya bir kaç tabak bile aldık topluca yeriz hani kalkmayalım falan diye :)
Yemekleri yedik. Sonra çay ikramı yapıldı ama sanki soğuk içecekmiş edasında dağıtılması içene kadar çay olduğunu kavramamız için büyük bir engeldi :)
Ardından yine orjinallik yapan CogoStaff ekibi 'Pipetle içiyoruz bakalım diğer masadakiler etkilenip "Aaa demek ki böyle içiliyormuş"deyip bizim gibi içecekler mi?' dedi ve öyle yaptık. Nedense kimse bizim varlığımızı bile fark etmedi ama :) En azından kendimizi göstermek için denemeler yaptık:)
Bu arada yaptığım küstahlığı anlatayım:) Ben arkadaşlarımın yanına gidecekken nasıl olduysa karıştırıp yan masaya oturmuşum. Masa sahiplerine "Siz yanlış yerdesiniz" diyecek cesareti ve hakkı kendimde bulup nerdeyse insanları kendi masalarından kaldırıyordum ki yan masadaki arkadaşların pipetlerle çay içtiğini gördüm. O zaman anladım yanlış masada olduğumu ve özür dileyerek yüzsüz bi şekilde sırıtıp olmam gereken yere geçtim :)(editör: Uğur hipermetrop musun ? =))
..
Yemek bitti.. Ee madem geldik gezelim garip garip resim çektirelim değil mi:) Yolları kapatmalar.. Önümüze gelene "excuse me" deyip kameraları uzatıp "Anla işte ya foto çek diyoruz" ifadeleri ile zorla fotoğraf çektirmeler baya eğlenceliydi. Hatta bir kaç kareyi sizinle hemen paylaşayım:)
Bu arada Embedded Levni arkadaşımın yol boyunca baya ince gözlemlerini esprilerle anlatması baya gülmemize sebebiyet verdi. Ayrıca aynı ekibin ekonomisti(niye ekonomist dediğim bir sonraki cümlede ) herşeyin ama tahmin edebileceğiniz herşeyin en kârlı şekilde nasıl hizmete dahil edilebileceğini düşünmesi -aslında düşünmesi süper birşey- fakat bize , CogoStaff'ın asosyal olarak tabir ettiği bilgisayarcı arkadaşlara söylemesi nedense şaka yapılmış hissine kapılıp gülmemize sebebiyet verdi sanırım anlayamadığımız içindi :)
Neyse bus 17 konusunda gelmek istiyorum:)
Herşeyi yedik, sildik süpürdük, çevreye zarar verdik, park havuzu batırdık vs. dönüyoruz. Dönüşümüz sırasında kendimiz bir otobüse atlayalım bg' de yoktur zaten diye bus 17ye bindik:) O da ne bg karşımızda :) Kader deyip otobüsün kalkmasını bekledik ama nerden bilelim şöförümüzün ata biner gibi otobüs kullanacağını:)
Yola koyulduk.
Trafiğe çıktık ama ne şerif var trafik ışığı. 3 şeritli yolda (şerifli olması gereken diyebiliriz) yan yana 6 araç gidiyor. Bizim otobüs şöförü tüm yollar onunmuş gibi motorsiklet kullanıyormuşcasına önüne gelene korna çalıp bir sağ bi sola gidiyor, dönülmeyecek yerlerden dönüyordu. Trafiği kilitlediği halde tek bir kimsenin bize korna çalmamasına rağmen (Sanırım Türk olduğumuzu anlayıp korktular:) ) otobüsün çevresinde herkes kaza yaptı. Sadece ben 4 tane saydım. İlginç tarafı kaza yapan kimse durmuyor yoluna devam ediyor. Sadece bir araba durdu, o da Bmw arkadan Şahin'e vurdu :D Ama ne kavga var ne sinir var ilginç bir trafik anlayışı:)
Aa şunu anlatmadım:) Klimayı yolda bıraktık:)(Cogo Mert'in deyimi)
Bir yol düşünün sağdan gittikçe üzerindeki köprüyle mesafe büyüyor. Bizim şöför bilmiyorum neden birazcık soldan girdi ve o da ne üstü vurduk:) Bir an tamam iniyoruz diye düşünmüştüm ki şöförümüz (sanırım bg) 'It's ok, ok ' diye motive etti ya da herşey MS'den olduğu için hiç geri dönmeden gaza basıp klimayı tamamen söktüğüne bizi inandırarak yola devam etti:)(editör: Uğur sen bu -de , -da ları ayırmayı ne zaman öğreneceksin? :D)
Otobüsün içinde "Türk şöförlerden birisi buraya gelse katliam çıkar", yada "İstanbul trafiğine girse bu adamı linç ederler" gibi ince ama bir o kadar da saçma esprilerle yolumuza devam ettik:)
Otele döndüğümüzde yaşadıklarımız şaka gibi geliyordu. Fakat Ekonomist ve Levni sürekli otobüste bizim dikkatimizden kaçanları söyleyip "Ya! O da mı olmuş?!" dedirttiler ve "Hadi gidip yine bus 17'ye binelim" dedik ama maalesef :)
Bu blog postu da bu kadar, Türkçe hataları en kısa zamanda düzeltilir diye ümit ediyorum ama hiç de belli olmaz yani:) ( Editör: Düzelttim ama bir de bana sor yani.. :))
Polonya'da da en az bu kadar ilginç ve eğlenceli günler geçirmenizi diliyorum:)
Ben zavallı bir editörüm :P
YanıtlaSilUğuur çok hata var burda :) Neyse halletmeye çalışacağım ;)
sizinde bus 17'ye binme fırsatınız olsaydı.. bu olayları bloga dökerken psikolojiniz bozulur ve hatalı yazardınız eminim:)
YanıtlaSil